15 Mart 2012 Perşembe

2011 yılı içinde kalanlar..

En son yazdığım zamandan bu yana 1 seneden fazla geçmiş, eskiden daha fazla yazmaya zaman ayırdığımı anımsıyorum.

2011 yılı ortasına geldiğimizde önce beraber çalıştığımız bir abimizi işten çıkardılar daha sonrasındaki 1 ay içinde Genel Müdür kendisi istifa etti. Sözlü veya yazılı olarak geçerli bir istifa nedeni açıklanmamıştı ancak biz mevcut yönetim ile daha fazla anlaşamadığına kanaat getirdik. Dolayısı ile bana duyulan önem ortaya çıktı ve üzerime çok yük bindi. Ben yükten veya sorumluluktan kaçan bir insan asla olmadığım gibi bana verilen görevleri layığı ile her zaman yerine getirmeye çalışmışımdır. Şirket içinde tek yabancı lisan bilen, gelen sorulara doğru ve zamanında yanıt verebilen, organizasyonları planlayan, basınla ilişkileri sağlayan, kısacası herşeye yeten And vardı nasılsa diye düşünüldü.

Bir önceki blog yazımda belirttiğim gibi Gayrettepe'deki çalışma ofisimizin tadilat nedeniyle yeni bir adrese taşınması söz konusu idi. Bu olay 2011 yılı Eylül ayı sonuna doğru gerçekleşti.

Bu taşınma olayı aslında pek çok şeyin habercisi oldu, eski alıştığımız bölgeden ve nimetlerinden uzak kaldık, yemek masrafımız, yolumuz / yol masrafımız arttı. Genel müdürü olmayan bir teşkilat düşünün orada çalışmanın ve tüm kalan işlerin sizin üzerinize yıkıldığı bir ortam, buna rağmen bazı akşamlar 11 e kadar mesai yaptım ki işler devam etsin, geride kalmasın. Ancak her zaman söylediğim gibi sizi yöneten insanlar (sözde) gerçeklerden ve yapılması gerekli faaliyetlerden uzak kendi dünyalarında birtakım konularla meşguller. Bende uzun süredir bir birikim oluştuğunu ve artık söz konusu yerde çalışmayı artık istemediğimi fark ettim. Ancak ne yapabilirdim ? İstifa etsem tazminat alma şansım yok, beni çıkartmaları için ise geçerli yapabileceğim birşey yoktu.

Daha sonrasında yakın bir arkadaşımın tavsiyesi ile bir bilgi öğrendim, 15 yıl SGK süresi ve 3600 prim günü doldurunca istifa ederek kıdem tazminatı alma hakkına sahip olunabiliyor. Bunun için hemen kolları sıvadım doğru Fındıklı'daki SGK merkezine giderek kimlik numaramı vermek suretiyle bir yazı aldım. Sonra en zor olan kısma geldik, bir istifa mektubu yazmak.....
Güvendiğim tanıdığım birkaç kişiye danışmak suretiyle bir mektup oluşturdum ve imzalayarak yönetimin dikkatine sundum, makul bulundu ve kabul edildi. Ancak hesap etmediğim bir nokta oldu. Buradan ayrıldıktan sonra nereye gidecektim ? Nerede çalışacaktım ? Nerde başlayacaktım ? Çok geçmeden bunun da kısmi cevabını buldum.

8 sene 4 ay süren çalışma ve izinlerin karşılığı olan tutarı banka hesabıma yatırdılar ve daha sonra veda ettik. O arada yakınlaşmış olduğum turizm ile ilgili gençlerden oluşan bir teşkilatın başkanı ile görüşmelerde bulundum. Kendisi benim kendi organizasyonu içinde mutlaka yer almamı istediğini ifade etti. Bu düşünce beni heyecanlandırmıştı, ancak zaman geçtikçe organizasyonun yönetiminin kendi içinde çelişkide olduğunu algıladım ve 2012 yılında onlarla olan ilişkimi kesmek durumunda kaldım.....

8 Aralık 2010 Çarşamba

Son günler...



Arızalarım blogu açıldığından beri sürekli yazılar yazmasam da aralıklı olarak yazı yazma alışkanlığı elde edindim. Belki de bunun nedeni bu ara sürekli olarak beynimin hayat gailesi geçim derdi vs vs ile sürekli meşguliyeti olabilir.

Çalışmış olduğum işyerindeki yönetim 2011 Nisan itibariyle değişecek diye tahmin ediyorum, Çoğu işyerinde olduğu gibi hep bana diyen bencil bir anlayışla, gereken aksiyonları yapmıyorlar diye düşünüyorum.


Bütün bunların yanında bir de işyerimizin bulunduğu Dedeman Ticaret Merkezi, kiracılarına bugün resmi bir yazı ulaştırarak işyeri kontratlarının yenilenmeyeceğini, zira Ticaret Merkezi'nin yeniden yıkılması veya başka bir nedenle kullanılması yüzünden boşaltılmasını talep ediyor.
2011 Temmuz - Ağustos gibi buradan taşınılmış olacağını tahmin ediyorum. Tabi o sırada ben buralarda olursam.... Ben de boş durmuyorum önümdeki fırsatları araştırıyorum ve değerlendirme içindeyim.




















1 Milyon Canlı Para yarışmasına katıldıktan sonra eşimle beraber kayıt yaptırmış olduğumuz Tuna Ajans sayesinde birkaç deneme çekimine katıldık. Ben Halkbank için kamera karşısına geçerken eşim de Vodafone ve son olarak Danette için bir girişimde bulundu. Halkbank için başka bir adayla anlaşıldığının bilgisini aldım ancak eşimin bana göre daha şanslı olmasını umuyorum.










Geçtiğimiz hafta, kıymetli dostum ilkokul arkadaşım İpek Erden'in babası vefat etti. Kendisi Levent Camii'nde öğle namazını müteakip Zincirlikuyu mezarlığına defnedildi. O gün birkaç şey idrak ettim;

1) Dünyanın ne kadar küçük olduğu çünkü eski müdürüm Nedret Koruyan ve ailesiyle karşılaştım, meğer İpek ile aynı apartman komşularıymış. Bunun yanında Akatlar'da yaşadığım dönemde fitness dan tanımış olduğum kıymetli dostum Erkan Ramazanoğulları da cenaze töreni sırasında 2 arka sıramda saf tutmuş ama görüşemedik. Kendisi daha sonra bana telefonla dönerek durumu haber verdi.

2) Hayat çok kısa ve yaşamak çok güzel. Ancak hayatı güzel bir şekilde yaşamak lazım, önümüzdeki fırsatları tepmeden, yapacaklarımızı ertelemeden,
kimseyle dargın küs kalmadan....... Çünkü bir baktınız ki telafisi olmayan birçok şey yapıyoruz hayatımızda..

Cenazeye katılan ilkokul arkadaşlarımla sonra bir öğlen yemeği yedik, onların yanında hala kendimi çocuk gibi hissediyorum, çoğu iş güç sahibi, benim gibi hayat içinde mücadele ediyorlar. Eskiden ne kadar çok organizasyon yapmayı severdim
onlarla beraber, ancak zaman geçtikçe maddi durum yüzünden kendimi geri çekmek durumunda kaldım. Ancak gönlüm onlarla o ayrı mesele :)

Geçtiğimiz günlerde halam beni aradı, uzun bir sohbet ettik, rahmetli dedem Hüseyin Avni İlkateş eğer yaşasaydı seninle gurur duyardı And dedi halam şu TV Programına çıktık ya hani :) Babaannemin ölümünün üzerinden 40 günden fazla geçti, 40 gün için bir dua okutup helva yaptırmış sanırım halam. Halamla ayrıca babamlar ve abim üzerinde de konuştuk. Abimin uzun süredir iş arayışı içinde olması ve maalesef niteliklerine uygun güzel maaşlı bir işe girebilmesinin zor olduğunu görmek beni üzüyor.

Neyse herkes için hayırlı birşeyler olacaktır :)



10 Kasım 2010 Çarşamba

kafamdaki birikmişlikler...

Çok uzun bir süredir yazmamış olduğumu farkettim, bu uzun zaman içinde epey şey yaşadık..

23 Ekim 2010'da babaannem Gülzade İlkateş'i toprağa verdik, haftasonunda ilk uçakla Ankara'ya giderek onu son yolculuğunda yalnız bırakmadık. Abim, halam ve babamın ailesi ile bir arada zaman geçirmek iyi geldi, herşeye rağmen aile çok güzel bir olay. Temennimiz sadece kötü günlerde değil güzel günlerde de bir araya gelmek....

Aynı zamanlarda amcamın kızı kuzinim sevgili Ayşecim troit ameliyatı geçirdi, kısa sürede toparlanmasını umuyorum. Özbil gibi harika bir eşi olduğu için çabuk iyileşecektir :)

26-27 Ekim 2010 tarihlerinde SHOW TV'de canlı yayınlanmış olan "1 milyon canlı para" isimli yarışmaya eşim Kamer ile beraber yarışmacı olarak katıldık, programa katılmış olan ilk evli çift bizdik ve enerjimiz hakkaten herkes tarafından beğenildi, takdir edildi ki eve geldiğimizde 50 ye yakın mesaj aldık, hiç tanımadığımız insanlardan gelen arkadaşlık talepleri ve görüşme istekleri bizleri çok memnun mutlu etti :) Yarışma sonucunda herhangi bir para kazanmamış olsa bile
8.soruya kadar gelmiş olmak ve canlı yayında çıkmak, prodüksiyondan ve yarışmacılardan arkadaşlar edinmek güzel deneyimlerdi.






















17 Şubat 2010 Çarşamba

Gizli / Gölge Müşteri

İnternette gezerken ve IK sitelerinde özellikle Gölge Müşteri tabiri ile karşılaştım.
Aşağıdaki yazıyı bir internet sitesinden aynen aldım. 6 Temmuz 2009'da ben yani balayında iken
yazılmış :)

Alışverişe çıktığınız günlerde çok sevdiğiniz markaların mağazalarına girip saatlerce zaman harcadığınız oluyor değil mi? O albenisi yüksek, cıvıl cıvıl vitrinleri görünce bazen sadece bakmak için bile girebiliyoruz mağazanın kapısından içeri. Eh markaların da arzu ettiği bu değil mi zaten. Bizlerin aklını çelmek, cezbetmek için bütün çaba.

Peki biz reyonlar arasında dolaşıp, kıyafetleri giyip çıkarıp, ürünleri test ettikten sonra satın almak istemediğimizde satış danışmanları neden bozulur öyleyse? Tamam onlara da hak vermeli, çok yormamak gerekiyor. Ama öbür taraftan sizi satın almaya ikna edebilmek için orada çalışıyorlar.

Bazen öyle zamanlar olur ki satış danışmanın, almıyorsunuz diye size attığı trip bütün bir gününüzü rezil etmeye yeter. O anlarda gidip şikayet etseniz, “siz haklısınız efendim” diyen bir mağaza müdürü ile karşılaşır ve haklılığınızı sağuk bir tasdik damgası alırsınız sadece. Değişen bir şey olur mu? Sizden sonraki müşteri için belki..ama başka bir gün başka biriyle aynı şey yaşanır.

Markalar müşterilerinin başına gelen bu tatsız hallerin farkındalar. Ve bunların düzelmesi için çeşitli eğitim ve uygulamalarla mağaza çalışanlarını yetiştirmeye çalışıyorlar. İşte bu müşteri memnuniyetini artırmaya yönelik çalışmalardan biri ise “gizli müşteri uygulamaları“.

Gizli müşteriler, bizim gibi sıradan müşterilerden seçiliyor. Belirli kriterler üzerinde ölçümleme yapabilmek için çaktırmadan sızıyor hedef mağazaya. İçerde normal müşteriden farksız davranıyor. İşin “gizli” kısmı, mağaza ziyareti tamamlandıktan sonraki raporlamada bulunuyor. Görüşlerini ve kriter değerlendirmelerini raporluyor. Böylelikle markalar çalışanlarına ve mağazalarına tüketicilerin gözünden bakıp kendilerini iyileştirme fırsatı buluyorlar. Gizli müşteriler ise bu çalışmaları karşılığında projeye göre ya bir ücret alıyorlar, ya da mağazalardan ciddi oranlarda indirimlerden faydalanıyorlar. Bloglarda genelde saat başına 12-15 dolar civarında kazandıkları yazıyor. Projeye göre 100 $ civarında saat başı para ödeyen mağazalar bile bulunuyormuş.
Nation’s Restaurant News’a göre Amerikadaki fast-food mağazalarının %80’i gizli müşteri uygulaması yapıyor. Mc Donald’s sadece Amerika’da 2002’den 2006’ya kadar 13.600 lokasyonda her ay 1 kere 1 mağazayı ziyaret eden gizli müşteriler kullanmış. Bedava hamburger menüsü karşılığında, gizli müşteriler mağaza temizliği, çalışan ilgisi, servis hızı, lezzet gibi konularda notlar alıyorlar. Daha sonra eve döndüklerinde de online raporlar halinde bunu şirkete gönderiyorlar.

Kendi içinde gizli müşteri çalışmaları yapan markalar olduğu gibi, bu şirketlere gizli müşteri temin eden bu konuda uzmanlaşmış ajanslar var. Gizli müşteri olarak çalışmak, Amerika’daki home-ofis yapılan işler listesinde baş sıraları alıyor. Bizde de giderek yaygınlaşıyor. Kariyer sitelerinde gizli müşteri aranıyor ilanları çok uzun zamandır görüyoruz.

Mağzalardan alışveriş yapıp, güzel restoranlarda leziz yemekler yiyip, sonra da bir sinemaya gidip film izledikten sonra üzerine de para almak çok güzel olur değil mi? Bu krizde gizli müşteri olmak, evden iş yapmaktan çok, ev bütçesine sponsor bulmaya benziyor :)

Siz de gizli müşteri olup, hem kazanmak hem de farklı deneyimler yaşamak isterseniz şu ajansların projelerine katılabilirsiniz:

golgemusteri.com.tr

gizlimusterionline.com

gizlimusteri.net

piramitdanismanlik.com

plusvalue.net

indusdanismanlik.com

Capital dergisinde yayınlanan bu makale Starbucks’ın gizli müşteri uygulamasını ve gizli müşteri hakkında merak ettiklerinizi çok güzel anlatmış. Bir de buradan Evren Bal’ın gizli müşteri deneyimlerini okuyabilirsiniz.

19 Ekim 2009 Pazartesi

4 aylık takıntılar...

Evlenmeden önce yazmış olduğum son yazılarıma şöyle hızlıca bir göz attım.
İnsan kendini, yazarak en iyi şekilde ifade ediyor..

Geride bıraktığımız 100 gün içinde düşündüğüm şey, evliliğin hakkaten çok güzel bir şey olduğu,
özellikle doğru insanla evlenirseniz :) Her evlilikte olduğu gibi zaman zaman atışmalar vb şeyler
yaşamak olayı renklendiriyor. Eşim bana "ne neşeli şen şakrak bir eşin var daha ne istiyorsun" diye arada hatırlatmalar yapıyor.

Finansal olarak arkanızın çok sağlam olması lazım evlilik kurumunda özellikle, kendi eviniz
(araba konusuna girmiyorum) olması size büyük avantaj. Kira ödememek İstanbul şartlarında büyük bir nimet olurdu, ancak şimdilik kiracı statüsünde kalmaya mahkumuz :))

Okul dönemimde herkes bana "sen yaparsın akıllı adamsın" derlerdi, geçenlerde eşimle gittiğimiz Melekler Kahvesi'ndeki falcı da bana :

"And bey, kendi işinizi yapmanıza az kaldı değişiklikler olacak ve hayalinizdeki evi alacaksınız"

benzeri sözlerle yüreğime su serpti diyebilirim.

Herkesin bir yerlerde bir kısmeti var, doğru insanı bulduğuma göre demek ki yakında doğru ve kendime uygun bir işi de seçeceğim. 2010 senesi bu açıdan büyük bir potansiyel içerecek, bazıları gibi yerimde saymayacağıma inanıyorum...

18 Haziran 2009 Perşembe

Nikah öncesi - TwitterFall.com

Uzun ve koşuşturma dolu bir maraton içinden yeniden merhaba :)

Nikahıma sadece 16 gün kaldı,
oturacağımız evi tuttuk,
boya ve badanayı hallettik.
Bu hafta içinde perdelerimiz de takıldı.
Önümüzdeki hafta mobilyalarımız geliyor.
Beyaz eşyanın bir kısmını aldık.
Buzdolabı ve TV kaldı.
Süpürge makinası lazım ayrıca :))

www.andkamer.com
www.andilkates.com

adreslerinden gerisayım takip edilebilecek formatta :)

Facebook çığırının eskisi gibi olmadığı şu günlerde ismine Twitter denen bir teknoloji
revaçta, ancak twitter.com sitesinin kendisi değil onun yerine www.twitterfall.com adresi
daha popüler. Çünkü bu sitede sol tarafta günlük hayatta konuşulan trendler bir ekşisözlük
havasında paylaşılıyor. Amerikan açık tenis turnuvası, domuz gribi, Tahran seçimleri, iPhone
gibi başlıklar kendiliğinden geliyor, ancak sizin ilgilendiğiniz bir konu varsa onu da ekleme
imkanınız mevcut.

Geçtiğimiz günlerde İran'da yapılan seçimlerle ilgili olarak ülkede herşey yasaklanmış bir tek twitter açık, seçim sonuçları ve birçok kamuoyuna aksetmeyen şey buradan daha gerçekçi görüldü. İnsanlar birebir anında yaşadıklarını buraya mesajlıyor, düşüncelerini duygularını paylaşıyor.

19 Mart 2009 Perşembe

metrobüs, arkadaşlar ve ...

Merhaba.
Bir süredir aklımda olan ancak zaman ayırmadığımdan yazamadığım
birkaç şeyi yazmak istedim.

Birincisi Metrobüs'ün Anadolu yakasında işlemeye başlamış olması.
Aşağı yukarı, 10.gününü doldurduğumuz metrobüs ile ulaşım şekli
düşündüğümüzden daha hoş bir şekilde oluyor. Bu yazıların başında daha
evvel okuduysanız hatırlayacaksınız ki 202 ile ilgili maceralarımı kaleme almıştım.
Şimdi 202 artık kullanmadığım bir otobüs hattı oldu : )
İnsanlar bir anda alıştıkları şeylerden vazgeçebiliyorlar,
her duruma çabuk adapte olabiliyorlar. Bunun en iyi örneklerinden birisi kendi
hayatıma baktığımda berberim olmuştur diyebilirim. Ulus mahallesinde otururken
Akmerkez'in karşısındaki Belediye sitesindeki Recep abiye gitme alışkanlığım vardı.
Daha sonra Akatlara taşınınca Tivoli'ye gider oldum ve en sonrasında Kozyatağında iken
hemen 2 dk yürüme mesafemizde İmdak abi (İmdat abiye İmdak demek hoşuma gidiyor)
ve Ersin Kardeşime gidiyorum :)

Ofisimiz Esentepe Dedeman Oteli yakınında olduğu için buradan karşı tarafa gider gibi yürüyoruz tek farkı uzun bir kavis çizmeden artık merdiven inip metrobüse koşuyoruz.
Tabi şunu da hatırlatmakta fayda var, SöğütlüÇeşme son durağına kadar gitmiyoruz,
Uzunçayır isimli bir durak var Göztepe Sapağına gelmeden evvel bırakıyor oradan
aşağı inip ya minibüs ya da aktarmalı otobüs kullanarak
Yüzbeşevler (Carrefour Kozyatağı karşısı) durağında zıplıyorum :)
Oradan ev sadece 6-7 dk sürüyor. Köprü trafiğini, öncesi ve sonrasını çok çekmeden hızla gitmek en büyük keyif...

Geçen cumartesi günü Issız Adam filminin geçtiği LEBLON isimli restoranda ilkokul arkadaşlarımla buluştum, epey bir aradan sonra tekrar birarada olmak ve hatta geceye daha
evvel aramıza hiç katılmamış 3 sürpriz isim de iştirak edince daha nefis bir atmosfer katmış
olduğunu düşünüyorum. Düşünsenize 1980 li seneleri ve çocukluğunuzu
geçirdiğiniz kişilerle oturduğunuzda hala 9-10 yaşlarındaymış gibi olabilmek.
Şu an Sapanca'da yaşayan kankam Emre ve ailesiyle de oturunca sanki 80 lerde yaşıyormuş
gibi hissederim.

Bu aralar ise koşuşturmaca nikah üzerine...
05.07.09 olarak nikah günümüzü aldık
ve benim internet sayfamdan 108 gün civarı kaldığını geri sayıyor :)
Gelinlik ve damatlık provaları derken, nikah şekeri ve davetiye de seçtik, kalan listelerin
daha bir netleşmesi genel taslağımız var ancak üzerinde çalışmak gerektiğini düşünüyorum.
Bana göre herşey muhteşem olacak çünkü çok sevildiğimi ve sevdiğimi biliyorum.
Karadut gözlümü :))))

10 Nisan günü çalıştığım işyeri ile ilgili bir genel kurul olacak mamafi bu sene bir tek
bilinen şey şu anki mevcut başkanın görevine devam etmeyeceği, yeni başkan adayı
için isimler fiskos şeklinde mamafi 2 sene evvel şu anki başkanın olacağı belliydi ve ona
göre çalışıyorduk. Şimdi ise herşey bir muamma.. (bilinmezlik)

Ondan öncesinde de bilindiği gibi 29 Mart'da yerel seçimler var, gönlüm Kemal'den yana
elbette İstanbul için.. Artık herkes sıkıldı yeni bir soluk, anlayış, yönetim, insan yerine konma
onurlu yöneticilere ihtiyaç var. Dileğim ise bu anlayış umarım İstanbul'dan başlayarak örnek
olup tüm Türkiye'ye yayılarak devam eder.